Merhaba değerli arkadaşlar. Ben Oyun Çeviri’nin yöneticisi Erdi Eliaçık. Hepinizle tek tek konuşmam imkansız olduğundan dolayı buradan yazmamın en doğrusu olacağına karar verdim. HERKES okusun. Şu ne oldu bu ne oldu gibi sorular sormadan, beğenmeden ya da tiksinmeden önce lütfen okuyun yazacaklarımı.
Ben 23 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Oyun Çeviri ile 2011 yılının sonunda tanışmıştım. Seslendirmen olarak ekibe girdim ve MW3 projesinde bana yer vereceklerini söylediler. Çok sevindim doğal olarak ve arkadaşlarımla, yakınlarımla paylaştım bu güzel haberi. Gel gelelim ki sene oldu 2013 ve halen ortada MW3 yok. MW3 yok ama “var” olan hiç mi bir şey yok? Okumaya devam edin ve birlikte bakalım neler “var”mış, neler “yok”muş.
Dublaj ekibinden arkadaşım Hakan Topaloğlu, kardeşimden ayrı tutmayacağım birisi oldu. Beni seslendirme konusunda yetiştirdi. Ben de her gün daha fazla çabaladım. Birkaç ay sonra Okan Şen, beni ve Hakan’ı Dublaj ekibin yöneticileri yaptı. Neredeyse her gün gelen başvurulara bakıyor, başvuruyu gönderen kişilere olumlu yahut olumsuz geri dönüşler sağlıyorduk. Aramıza katılan arkadaşlarımızdan bazıları ile yollarımızı ayırdık türlü sebeplerden fakat kötü bir sebep yoktu hiçbir zaman. Fragmanlarla, tanıtımlarla kendimizi ve yeni gelen arkadaşlarımızı geliştirdik. Geliştirdik ama halen ortada büyük bir proje yoktu. MW3 halen çıkmamıştı. Derken MW3 proje yöneticisi Ferhat Domurcuk bazı arkadaşları İstanbul’daki stüdyoya çağırdı. Stüdyoya girdiğimizde saat akşam 11 iken, çıktığımızda gece 3 olmuştu bile. O gün orada eski çevirmenlerimizden Onur Saatçioğlu ile sabaha kadar sokakta kaldık. Ama eğlenmiştik. Güzel bir arkadaşlık sağlamıştı bize Oyun Çeviri. Yine aylar geçti. Bu zaman zarfında çevremdeki arkadaşlarım MW3 noldu sorularını sormayı sıklaştırmışlardı ama benim de bir bilgim olmadığı için cevap veremiyordum. Büyük bir projeye başlanmıştı ve 147 ana karakter sesine ihtiyaç vardı. Ekipte 14 seslendirmen bile yokken nasıl yapacaktık soruları kendiliğinden cevaplandı geçen diğer aylarda ve Burak Şentürk isimli tiyatro oyuncusu Captain Price rolünü üstlendi. Ferhat Domurcuk güzel işler başarıyordu. Stüdyo kayıtları bitti nihayetinde ve montaj aşaması için sesleri beklemeye başladık. Hakan ve ben ekipte olduğumuz zaman içinde montajı öğrenmiştik ve biz yapacaktık ama stüdyodan ses kayıtlarını almamız tam 4 ay sürdü. Olmayınca olmuyor işte, bir aksilik çıkacak ya. Neyse, sesleri aldık ve montaja başladık fakat sonra onlarca yan karakterin seslendirilmediğini gördük. Tam olarak 3.502 tane ses dosyası ile uğraşmaya başladık ve yaptığımız işlemler gereğince bu ses dosyalarını toplamda en az 3 kez dinlemek zorunda kaldık. 10.506 ses dosyası gördük ve dinledik ses tahtasında. Olmayan sesleri tekrar aldık. Size şöyle anlatayım: Ben montaj işleminin sonuna geldiğimde, ses dalgalarından kelimeleri çözecek seviyeye gelmiştim. Dünya yeşil görünmeye başlamıştı. Neyse. Bitti mi peki? Hayır tabi. Sesleri Hakan’a gönderdim. Ben sadece %30’luk kısmını yapmıştım montajın. Profesyonel ses mühendisi olsam belki 1 günlük iştir ama yardımcı olacak hiç ses mühendisi çıkmadı bize. Sonra Hakan başladı montajın devamına. Benimki %30’sa ve sayılar bunlarsa, onunkini siz düşünün. E ama halen yok MW3 ortada… Tabi montaj bitti ve oyunda denemenin vakti geldi. Bi baktık, ara videolardaki Captain Price’ın sesi eksik. İnsanlık hali tabi. Unutulabilir, gözden kaçabilir. Hepimizin farklı hayatları var biliyorsunuz sizin de olduğu gibi. Sevgilisi ile arası bozuk adamın aklı projede olmaz. Canı sıkkındır bir şey olmuştur, hatta hiçbir şey olmamış olsa bile, dediğim gibi, insanlık hali, gözden kaçmış işte. Tekrar Burak Şentürk ile iletişime geçtik ve turnelerinin bitmesinin ardından sesleri yapacağını söyledi ve önümüzdeki hafta gönderecek diye umuyoruz son seslerini. Bitecek mi peki o zaman? Sanmıyorum. Çünkü teknik bir sürü sorunla karşılaştık. Onları da anlatayım: Türkçe sesleri oyuna attığımız zaman orijinallere göre çok kısık kalıyorlardı. O kadar zaman bekledikten sonra o şekliyle sunsaydık size, “bunca zaman bunu mu bekledik bu ne…” derdiniz. Ben de derdim. Ben onca zaman bunun için mi uğraştım! diye yakınırdım. O zaman çözmemiz lazımdı bu problemi de. Birçok arkadaşımla görüştüm bilgisi vardır, yardımcı olur bu bana diyerek ama Bulut Uzer haricinde kimseden elle tutulur bir cevap gelmedi. Sizlere de sordum bu sayfadan. Gözünüzden kaçmış olabilir değil mi? Neyse, en sonunda bir çözüm bulduk. Biraz farklı bir çözümdü ama mecburduk. Şimdi de o çözümün üstünde uğraşıyoruz ve tek tek 16.000’in üzerindeki ses ile uğraşacağız. 4 Haziran’da finallerim başlıyor. 3. Sınıfım ve okulumu MW3 yüzünden uzatamam. Siz de uzatmazdınız. Bu nedenle finallerimden sonra çalışmalara tekrar başlayacağım ve elimden geleni yapacağım. Bir de, unutmadan belirtmek isterim: Ben yahut ekibimizdeki hiç kimse bu işlerden para kazanmıyor. Ya da Oyun Çeviri sayesinde notları yükselmiyor veya gece bir kahve içmiyorlar buradan gelmiş. Ama elbette Oyun Çeviri bir şeyler katıyor insana. Hatta çok şey katıyor. Anlatayım, kazanç, kayıp ve emeklerimizi, hatalarımızı siz de görün.
Test ekibinden Murat Bahtiyar ile Muhabbet Çeviri isimli radyoyu kurduk. Hayatımdaki en güzel zamanları paylaşmama imkan sağlayacak bir yer oldu bu zaman içerisinde ve bugün bir sürü kişi görev alıyor bu radyoda. Hayallerini anlatıyorlar, konuşuyorlar. Dinleyicileri ile aralarında bir bağ kuruyorlar. Bir çıkış yolu oluyor hatta pek çoğu için. En azından, arka planda konuşan birisini dinliyorsunuz. Radyo içinden bazı arkadaşlara haksızlık yaptık, yaptılar, bana da yapıldı. Birbirimizi kırdık. Ama aynı zamanda da, Evren Özgüner, Orhan Özpişirici, Yasin Yıldız, Mert Omay, Onur Özgün gibi çok değerli kişileri de buradan tanıdım, tanıdık. Sadece bilgisayar başında oturup duran kişiler değiliz. Sizin gibiyiz, hayatlarımız var ve bu hayatlarımıza mükemmel insanlar kattı Oyun Çeviri.
Doğal olarak bazı arkadaşlar beni facebook üzerinden eklemeye başladılar. İlk başlarda bir iki kişiyken bugün 900’den fazla arkadaşım oldu ve bunların en az 700 tanesi Oyun Çeviri’den geldiler. Sizsiniz yani. Aynı Evren gibi, aynı Onur gibi. Bu 700 kişiden bana yazan herkese ama herkese cevap verdim. Kimsenin mesajını cevapsız bırakmadım. Herkese güzel sözler söyledim demiyorum ama hepsine bir geri dönüşte bulundum. Bu hem güzel, hem de kötü bir şey aslında. 24 saat hiç bakmasam bilgisayarıma ve sonraki gün açsam, 20 e-posta, 70 bildirim, 20 mesaj buluyordum. Hele bir de sohbet paneli açıksa, 100’ü buluyordu çok rahat bir şekilde. Birisi yazmış: “Abi benim yaşım 12 ama sesim kalın dublajcı olabilir miyim?” diye. Çocuğun kalbini kırmak istemiyorum ama olmayacağını nasıl belirtirim acaba diye de düşünüyorum diğer yandan. “Niye, 12 yaşında seslendirme yapan kimse yok mu?” diyebilirsiniz ama çocuk Optimus Prime’ı yapmak istiyor. Neyse, 10 dakika boyunca nazik bir şekilde olmayacağını anlatmaya çalışıyorum fakat çocuktan “Abi niye olmuyo?” diye cevap alıyorum. Allah aşkına, ne cevap vereyim ben bu çocuğa? Cevap vermesem, “havalandın sen! Bi cevap vermiyosun!” diyeceksiniz. Cevap vermeye devam etsem saatlerim gidecek. Ben de gidip dizi izlemek, sokağa çıkmak, ders çalışmak istiyorum. Güzel şekilde yazanlar da oluyor. Olmuyor değil, onlar da var epey. Hepsine de teşekkür ederim. Ayrıca, eğer aranızda “ben sana yazdım, cevap vermedin bana.” yahut “ben sana insan gibi yazdım, tersledin.” diyen varsa, bu gönderi altına mesajı resim olarak yükleyip göndersinler. Eşeklik ettiğimi kabul eder, özür dilerim, özrümü kabul ederse de ne güzel. Hatasız değilim demiyorum fakat minimum hata ile çalışıyorum. Ve bana eşeklik edenleri de buradan bir kez daha saygı ile anıyorum…
Zaman geçti, Okan abi ayrılacağını söyledi. Hepinizin Venomtrk ismi ile bilmesi gerek. 3 sene boyunca bu güzel ekipte çalıştı. Batman’in çevirmeni… Okan abi, yerini Said Sürücü’ye bıraktı. Assassin’s Creed serisi ile tanırsınız kendisini. Said de Okan abi gibi çalıştı fakat okulu ve kişisel işleri nedeniyle görevi devretmek zorunda kaldı. Görevi ben devraldım o gün de…
E niye hiç yamalar hakkında konuşmadın? Oyun Çeviri sadece radyo ve dublaj mı yapıyor? – Elbette yapmıyor ama ben o güne kadar sadece bunları yapıyor ve sadece bunları biliyordum. Yöneticiliği devraldıktan sonra tek tek yetkileri vermeye başladılar. Bir baktım, onlarca farklı çalışma grubu var. Çevirmenler, webmasterlar, moderatörler, test ekibi, a projesi, b projesi, site, facebook sayfası vesaire. İşleyişi öğrendim ilk önce. Size de öğrendiğim şekilde işleyişi açıklayayım:
Çevirisi yapılacak oyun belirlenir – dil dosyaları için program yazılır – proje yöneticisi belirlenir – projeye katılacak çevirmenler belirlenir – takip dosyası açılır – proje yöneticisi projedeki kelime ve satırları uyumlu bir şekilde ekip sayısının katlarına böler – proje için bir “terimler sözlüğü” çıkartılır – her dosya için bir “son tarih” belirlenir – çeviriye başlanır – çeviriler bitirilir – proje yöneticisi tüm dosyaları kendinde toplayarak son kontrolleri gerçekleştirir, gerekli gördüğü düzenlemeleri yapar, tüm noksanları tamamlar – dosyalar programcıya gönderilir – programcı dosyaları oyun içine yerleştirir – proje test ekibine gönderilir – test ekibi lideri oyunu bölümlere ayırarak ekibine dağıtır – oyun köşe bucak oynanır – test ekibi gördükleri hata ve eksikleri not alır ve tekrar proje yöneticisine iletir – proje yöneticisi gerekli son düzenlemeler ile birlikte projeyi tekrar programcıya gönderir – oyuna entegre işlemi tamamlandıktan sonra dosya paketlemeye hazırdır – paketleme yapılır ve son olarak da siz değerli oyun severler ile proje buluşturulmuş olur.
Buradaki her bir madde zaman demek. Her bir madde kaliteli olmak zorunda ve her biri önemli. Bana gelip de “A grubu X projesini 1 günde çevirdi, siz daha bir şey yapamadınız.” demeyin. Bu lafı dedirtmem ekibime. Neden biliyor musunuz? Bu adamlar işlerini iyi yapıyorlar arkadaşlar. En yakından bir örnek vereyim size. “Dishonored” kelimesini ne diye çevirirdiniz siz olsaydınız? Düşünün… İlk aklınıza gelen kelimelerin hiçbiri değil işte bu çevirmenlerin yaptığı. O nedenle düşünüyorlar bir çoğunun aksine ve “Makzuf” gibi bir kelime ile karşılık getiriyorlar… Hepsi mi böyle peki bu ekiptekilerin? Çok büyük bir çoğunluğu böyle evet. Diğerleri ise böyle olacaklar…
Neyse, sonra bir baktım, Ahmet hasta olmuş, Mehmet dosya almamış 1 aydır, şu olmuş bu olmuş, yani sonuç olarak işler aksamış. Siz haklı olarak dersiniz “Kardeşim, ne kadar gönüllü olarak yapıyor da olsanız, insanlara bir şey vermelisiniz. Sizi bekliyoruz burada. Yapmayacaksanız niye varsınız?” Doğru. Ben de bunu sordum ekipteki arkadaşlara. Sonuç olarak da bazıları ile yollarımızı ayırdık.
Burada açıklanmasının doğru olmayacağı bazı ekip içi konular oldu. Bu konular sebebi ile büyük bir güç kaybına uğradık ve toparlanmak için uğraştık. Halen uğraşıyoruz. Size şunu söylüyorum: Oyun Çeviri ekibindeki kişiler çalışıyorlar ve işlerini çok iyi yapıyorlar. Bizi Oyun Çeviri yapan da yukarıda okuduğunuz şeyler. Biz, “İnsan”ız. Kızarız, söveriz, özür dileriz, nazik davranırız, işimizi aksatırız, vaktinden önce hazır ederiz fakat yaptığımız işi severek yaparız pek çok insandan farklı olarak. Yine yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı, ben bu kişilere kötü bir söz söylenmesine dayanamam kimse kusura bakmasın. Onlara herhangi kötü bir söz söyleyip ithamda bulunmak hiçbirinizin haddi değil, işi değil. Eleştirin ama insan gibi eleştirin. “Deus Ex noldu yeaa, Kaç ay oldu çıkmadı?” diyorsunuz… Ben bilmiyor muyum Deus Ex’in bilmem kaç zamandır çıkmadığını, %99’da kaldığını? Ben uğraşmıyor muyum bu veya akıbeti bunun gibi olan çalışmalar için? Demek ki bir şey olmuş ki bitmemiş çalışma. Ben bu sebebi size nasıl açıklayım? Kendinizi düşünün. Açıklamanızın doğru olmadığı bazı şeyler vardır. Ha sizi habersiz mi bıraktık? Hiçbir şekilde haber alamadınız mı bizden? Okan Öztürk Pazar günleri bizzat benim yaptığım yayındaki tüm sorulan soruların cevaplarını sitemize ekliyor. Binlerce soru beklemeyin. Çok az soru geliyor canlı yayında. Cevap vereceğiz dememize rağmen gelen soruların hemen hepsi bunlar:
http://www.oyunceviri.com/
Aslına bakarsanız daha da uzun yazmayı düşünüyordum yazıyı fakat zaten yeterince uzadı. Biz Adem Akdoğan (webmaster’ımız) gibi evimize gecenin 4’ünde gidip, çocuklarımızı görmeden sabahın 5’inde dükkanını açmaya gidemez, ertesi gün sitede sorun çıktı, forum yenilendi diye yine gece geç saate kalamayız. Onun kadar vefalı olamayız. Son olarak şunları söylemek istiyorum:
İsmini bu yazıda zikretmediğim onlarca kişi var ekibimizde ve hepsi tek tek ayrı bir öneme sahip benim için. Densiz ve hadsiz sözler ile bu kişilerin şevkini kırmayın. Sizler için çalışan kişilere en azından biraz saygı duyun ve iki hoş söz edin. Eleştirmeyin demiyorum, eleştirin ama şu eleman gibi eleştirin en azından:
“* Verdikleri emek takdire şayan
* Elbette oyunları Türkçe oynamak harika birşey
* Amaaaa dikkat edin herkesin ortak bir rahatsızlıkları var, bunlar;
– Yama süreci güncellenme aralığının çok uzun sürmesi
– Oyuncuların bu sebeple sorduklarında gönüllü çalışan ekibin “gönül kırarak” aşağılayıcı yanıtlar vermesi…”
Biraz mantıklı olun. Biz kendimizi düzeltmek için çalışıyoruz. Siz de başlayın, birlikte güzel şeyler paylaşalım. Bu sözlerim herkes için geçerli değil diye tekrarlıyorum. Muhammet Elma da, ben de, bir zamanlar bunun gibi yazıları okuyorduk ve artık ekipteyiz. Çok iyi insanlar var içinizde. Ortaya çıkın. Gösterin kendinizi…
Sürçü lisan ettiysem affola. Yer yer hiddetli, yer yer yanlış olmuş olabilirim. Ekibimin hakkını yemiş veya sizlere haksızlık etmiş olabilirim, kusuruma bakmayın.
Saygılarımla…